Yepyeni bir kısa dizi geliyor! Senaryosunu Burak Eroloğlu’nun yazdığı, yönetmenliğini Sonay Kırış’ın üstlendiği, başrollerinde Mehmet Akif Diler, Nurlana Haskan, Burak Eroloğlu, Ömer Ergin ve Fuat Uçarkuş’un oynadığı Araz’ın ilk bölümü 7 Şubat’ta yayınlanacak. Medyabey.com da Araz ekibiyle güzel bir röportaj yaptı. İşte o röportaj…
Sonay Kırış – Yönetmen
-Bu işi yapmaya nasıl karar verdin? Bildiğim kadarıyla bu ilk dizi projen. Dizide seni en çok zorlayan konular neler oldu?
Sonay Kırış: Üniversitenin ilgili bölümünden mezun olduk ve bir proje yapma gerekliliği oluştu. Dizide birçok konuda zorlandık. Oyuncu seçimi, mekan seçimi, zaman yaratma gibi genel problemler en zorlandığımız konulardı.
-Peki oyuncu seçiminden bahsedebilir miyiz? Neye göre seçtin oyuncularını?
Sonay Kırış: Projemizin en onemli konusu oyunculuktu. Seçimlerimizi dogru yapmak yapmak için üç kişilik bir ekip olusturduk. Ve oylama sonuçlarına göre rollerin dağıtımını yaptık.
-Dizinin son hâli, senin hayal ettiğinle denk mi?
Sonay Kırış: Dizimizin şu an yarısındayız ve bu haliyle istediğimiz düzeye yakın ilerliyor.
-Türkiye’de yapılan sinemayı, devinen sinema camiasını ve sinema platformlarını nasıl buluyorsun? İnternet üzerinden dönen bilgi akışını, sinema sayfalarını, yazılıp çizilenleri takip ediyor musun?
Sonay Kırış: Sinema ve dizi çok emek isteyen bir alan. Her konuda çok dikkatli hareket edilmesi gerekiyor ve büyük özen gösteriliyor. En ufak bir hata bile izleyiciyi etkiliyor. Sinema olarak şu an sadece ekonomik olarak yapımcılara para kazandıracak filmler çekilmeye çalışıyor. Sinema platformlarını yakından takip etmek zorundayız. Uzak Doğu sinemasından Amerikan sinemasına kadar birçok filmi izleyip kendimce bir çıkarım yapmaya çalışıyorum. İnternet alanı tanıtım için çok önemli. Herkes mobil olarak etkileşim içinde oldugu için, hedef kitleyle direk iletişime geçmemiz bu alanı daha cazip hale getiriyor.
-Neden kısa dizi?
Sonay Kırış: Anime dizilerinden esinlenerek bir konuyu 8-10 bölüm halinde ekrana taşımak istedik.
-“Araz” projesi senin için ne ifade ediyor?
Sonay Kırış: Araz bizim için kendimizi ispat projemiz. Araz bizim için bir ilk. Bu projede kendimizi denedik. Bu yüzden bizim için çok önemli.
Burak Eroloğlu(Taner) – Senarist ve Başrol
-Dizi dışında şair ve yazarlığınla da tanınıyorsun. Kısa dizi projesi yapmaya neden karar verdin?
Burak Eroloğlu: Ben Radyo, Televizyon ve Sinema mezunuyum. Öğrencilik hayatımda tüm bölüm arkadaşlarım gibi benim de hayalim kısa bir dizi projesinde yapmaktı. Öğrencilik zamanımızda dizi projesi yapmak kısmet olmadı. Ama bu hayal içimde hep yaşadı. Bir gün yönetmenimiz Sonay’la konuşurken laf arasında bir dizi projesi yapsak mı dedim, onun da böyle bir hayali varmış. Oturduk konuştuk, sonra çalışmalara başladık. Bugünlere geldik.
-Karakterlerini yaratırken nelerden yararlandın? Bu karakterlerin gerçekle ilgisi var mı?
Burak Eroloğlu: Karakterlerin birçoğunu gerçek hayattan beslenerek yazdım. Bunu inkar edemem. Dizinin karakterleri gerçek kişilerden de beslendi. Ama olay tamamen kurgu.
-Araz’da göze çarpan bir mekan sınırlaması var. Kurguyu böyle kısıtlı bir mekana sığdırmak, hikayeyi ve karakterleri nasıl etkiliyor?
Burak Eroloğlu: Bizi en çok zorlayan mekan konusu oldu. Çünkü kışın ortasında bir proje çekmeye çalışıyorsunuz ve soğuktan tir tir titriyorsunuz. Bu yüzden özellikle dış mekan çekimlerinde çok zorlandık. Senaryoya gelince kısıtlı mekanda olayı sürdürmek ve maliyeti düşünerek yazmak kalemimi çok zorladı. Özgürlük alanımı çok kısıtladı. Mekanları istediğim gibi tasvir edememem karakterleri de, senaryoyu da büyük ölçüde etkiledi. Çünkü belli bir bütçeniz var ve ona göre hareket etmek zorundasınız.
-Dizide Taner karakterini canlandırıyorsun. Taner’i sen mi oynamak istedin yoksa Sonay mı istedi?
Burak Eroloğlu: Taner karakteri için Bo Sahne’de audition alırken rolü canlandırmak isteyen arkadaşımız karakteri yansıtırken biraz zorlandı. Altı yedi sefer çektik. Durum böyle olunca, vakit kaybetmemek için Sonay’a istersen arkadaşa ben bir karakteri anlatayım, hal ve hareketlerini bir göstereyim, daha iyi yansıtır dedim. Sahneye çıktım. 3-2-1 kayıt dendi ve Taner’in dördüncü bölümdeki bir sahnesini biraz ezberle, biraz da doğaçlama oynadım. Akşam görüntüleri incelerken Sonay ve Akif bu rolü sen oyna dediler. Aslında ne yalan söyleyeyim benim içimde de oynama isteği vardı. Sadece yapabilir miyim diye çok düşündüm. Ama oynama isteğim olduğu için tereddütsüz kabul ettim.
-Bu karakteri oynamaya nasıl karar verdin? Oynarken zorlandın mı?
Burak Eroloğlu: Dediğim gibi zaten oynamak istiyordum. Sonay ve Akif böyle bir teklif yapınca ben de kabul ettim. Oyunculuk alanında çalışıp daha da ilerlemek isterim. Hayallerimde bu da var.
-“Araz” projesi senin için ne ifade ediyor?
Burak Eroloğlu: Araz benim için bir ilk. Bundan önce tabii ki de kısa filmler, belgeseller, tanıtım filmleri çektik. Ama hem oyunculuk olarak hem de dizi olarak benim ilk projem. Bilirsiniz ilkler insanın hayatında çok önemlidir, asla unutulmaz.
Nurlana Haskan(Selin) – Başrol
-İlk oyunculuk deneyimini nerede yaşadın?
Nurlana Haskan: İlk oyunculukla tanışmam okul tiyatrosunda oldu. Edebiyat öğretmenimin desteğiyle ve sahnenin bana verdiği hazdan sonra artık oyuncu olmaya karar vermiştim. Sonra her şey sırasıyla geldi. Önce dışardan eğitim almaya başladım. Akademi 35,5’da hocalarımın teşvikiyle konservatuvara çalışmaya karar verdim. En son Bo Sahne’de halen çalışırken bir oyuncunun arka tarafta ve sahnede neler yaşadığını an be an görme fırsatı buldum ve bu güzel yolculukta sahne sanatları bölümünde okuyorum artık. Tanıştığım tüm ustalarımın karşısına çıkıp deneme fırsatı buldum kendimi. Televizyonda ise ilk TRT Belgesel Cemal’im türküsünü konu alan bir bölümde yer almıştım, Cemal’in nişanlısı olarak.
-Selin alabildiğine kötü biri diye duyduk. Bu karakteri canlandırmak zor oldu mu?
Nurlana Haskan: Selin zor bir karakter, evet. Çünkü her yönüyle kötü ve şımarık biri. Yani istediği her şeyin onun olması gerektiğine kendini inandırmış biri. Günlük hayatta böyle insanlardan o kadar çok var ki. Onları gözlemlemek ve neden böyle olduklarını anlamak için bağlantı kurdum. Zaten oynadığımız tüm karakterler günlük hayatta bulunabilir, genellikle en azından bir yerinden tutup devamlılığı sağlayabiliyorum. Zordu ama hayatımda çok Selin vardı ben de onları oynadım.
-Oynadığın rolün sana benzeyen yönleri neler?
Nurlana Haskan: Bende kendi hayatımda bazı şeylerden taviz vermem fakat Selin bunu her alanda kullanıyor. Gerekli gereksiz yani.Sevdiğim biri için kötülük yapmam ama kıskançlığın ne demek olduğunu bilirim ve kendi hayatımda dengelediğim bir hırs cetvelim var. Bunların dışında Selin’le ortak yönümüz yok ne mutlu ki.
-İleriye dönük projelerin var mı?
Nurlana Haskan: İleriye dönük projeler var ama net değiller ve her an her şey olabilir durumda. Tiyatroda ise şu an kendi oyunumu yazıyorum. Dans eğitimi alıyorum. Umarım dilediğim gibi gider, çünkü konusu kadın tacizini ve şiddetini konu alıyor. Çoktandır böyle bir şey yapmak istiyordum. Okulum sayesinde bu fırsatı buldum. Şimdi de provaları devam ediyor. Onun dışında Bo Sahne’de çalışıyorum. Ustalarım Levent Özdilek ve Nilüfer Bıyıklı müthiş oyunlar yapıyorlar ve sanırım çok mutluyum zaten. Onların yakından nasıl işler başardıklarını görmek ve diğer ekip arkadaşlarımla beraber bütün olmayı öğrendik sayelerinde.
-“Araz” projesi senin için ne ifade ediyor?
Nurlana Haskan: Galiba bazı konularda çok şanslı bir insanım. Araz bana ilk geldiğinde ekibi tanımıyordum. Sonra çekimlere başladık. Ekip müthişti. Sonay Kırış’ın ve Burak Eroloğlu’nun çabalarını gördükçe daha da çalışma isteği uyandı. Set ortamı çok neşeliydi ve diğer oyuncu arkadaşlarımızla beraber bu çabaya ortak olduk. Vahide Perçin bize hep derslerimizde tecrübe derdi. Kamera karşısında kendimi gözden geçirme fırsatı buldum. Hem oyunculuğumu, hem de kendimi. Şimdi bunun üzerinde çalışmaya devam edeceğim. Güzel bir fırsat oldu. Her proje bir sonraki için önemli bir tecrübe çünkü. Umarım iyi tepkiler alırız.
Fuat Uçarkuş(Alp)– Başrol
-Bildiğim kadarıyla bu ilk projen? İlk kez kamera karşında olup başrol canladırmak sana ne hissettiriyor?
Fuat Uçarkuş: Evet ilk projem ancak bunun öncesinde de ufak tefek deneyimlerim olmuştu. Kamera karşısında olmak keyifli, heyecan verici. Başrol olmak iyi hissettiriyor bana ama tabii riskli. Herkes senden bir şeyler bekliyor ve bunu göstermek zorundasın. Projenin ciddiliğinin farkındayım ve bunun üstesinden geleceğime inanıyorum.
-Kötü bir karakteri canlandırmak sana neler hissettiriyor? Biliyorsun toplumda kötü karakterleri pek sevmezler.
Fuat Uçarkuş: Kötü bir karakteri canlandırmak zor. Yani dışarıdan baktığımda Alp karakteri bana bile kötü geliyor. Evet kötü karakterlerin sevilmediği konusunda haklısınız. Ancak ben Alp karakterinin de sevenlerinin olacağına inanıyorum. Evet Alp kötü şeyler yapıyor ama sevdiği için yapıyor. Gözü kara bir karakter. Sevilmeyeceği kadar sevileceğini de düşünüyorum.
-Peki Alp sana benziyor mu?
Fuat Uçarkuş: Alp karakteri bana fazlasıyla benziyor. Alp’in olayları direk çözme, agresiflik ve çabuk sinirlenme duygularını normal hayatta fazlasıyla yaşıyorum. Bu sebepten bazı sahneleri gözüm kapalı bile oynarım.
-İleriye dönük projelerin var mı?
Fuat Uçarkuş: Profesyonel anlamda ilk olduğu için önce “Araz” projesini bitirmek istiyorum. Diziye ve bana yapılan yorumlara göre ileriye dönük projeler düşüneceğim.
-“Araz” projesi senin için ne ifade ediyor?
Fuat Uçarkuş: “Araz” projesi benim için çok önemli. Önemi de benim için ilk olması. Ayrıca sevgili dostum Burak Eroloğlu’nun projesi olması. İnşallah diziyi hayırlısıyla bitiririz.
Mehmet Akif Diler(Araz) – Başrol
-Başrol oynamak nasıl bir duygu? Araz karakterini çok iyi canlandırdığını düşünüyor musun?
Mehmet Akif Diler: Başrol oynamak heyecan verici ve motive edici olmakla beraber her oyuncunun yaşaması gereken bir duygudur diyebilirim. Bu projede hepimiz birer başrol gibiyiz ve bu herkesin işe daha sıkı sarılmasını sağlıyor, normal olan da budur aslında. Başrol veya yan rol olmanın tek farkı daha çok sahnede yer almak, kendini tamamen role verdiğin zaman gerisinin pek bir önemi kalmıyor. Kendini role vermek, zaman zaman, karakterin değişken ruh halleriyle zorlaşıyor. Araz da böyle bir karakter ve canlandırmakta haliyle güçlük çekiyorum. İlk başlarda Akif’ten Araz’a geçiş aşaması zorladı, ama sonrası biraz daha kolay oldu. Bir süre sonra artık Araz gibi yürümeye, konuşmaya, oturup kalkmaya başlıyorsunuz kısacası canlandırdığınız karakter hayatınıza nüfuz ediyor. İşte bu da, o kanın damarlarınızda rahatça dolaşmasını sağlıyor. Özetlemek gerekirse, Araz’ı canlandırırken zaman zaman zorlansam da, zorlandığım yerlerde gerekirse Akif’i de işin içine katarak, toparlamaya çalışıyorum, ancak şurası kesin ki, Araz gibi nefes alırken bile keyif alıyorum, çünkü yaptığım işe kendimi adıyorum.
-İyi ya da kötü karakter tercihin var mı?
Mehmet Akif Diler: Oyunculuk disiplinim gereği hiçbir zaman karakter seçmedim, ben yüzde yüzümü verdim ve o karakterler beni buldu.
-Oynadığın rolün sana benzeyen yönleri neler?
Mehmet Akif Diler:Araz, değer verdikleri için gerekirse canını ortaya koyacak kadar koca yürekli bir karakter. Etrafındakileri koruyup kollayan, onların saçının teline zarar gelmesin isteyen babacan biri, aynı zamanda adeta onlar için yaşayan bu karakter gelen zorluklara da bir duvar gibi sağlam durmayı başarabilecek derinlikte. Bu saydığım koruyucu özellikler benle uyuşuyor diyebilirim. Eğer değer verdiğim, dost bildiğim insanlara zarar gelirse yumuşak yüzümün arkasından başka bir yüz çıkıveriyor.
-İleriye dönük projelerin var mı?
Mehmet Akif Diler: Hayata bakış açım gereği sürekli ileriye dönük bir şeyler tasarlayan bir insanım. Ancak dizi-film sektöründe konumum gereği realist olmakta fayda var. Aslında sürekli tiyatroyla meşgulüm ve bu hayatımı en iyi şekilde sürmemi sağlıyor. Daha önce televizyon dizilerinde ufak tefek rollerde oynadım, bu kapının eşiğine basmak bile değildi benim için. Bu projeyle biraz daha yaklaştım hedeflediğim alana ve her geçen gün geliştiğimi hissetmemin verdiği hissiyatla hep daha ilerisini görebildim. İdealist ve realist bir kişi olarak hayallerimi yaşatmaya devam ediyorum.
-“Araz” projesi senin için ne ifade ediyor?
Mehmet Akif Diler: Yukarıda da belirttiğim gibi Araz beni derinlikli bir şekilde geliştiren bir proje oldu. En önemlisi de iyi dostluklar edindim. Sonay Kırış gibi bir yönetmenle çalışmak hem rahat hem eğlenceli hem de güven verici, üstüne bir de senaristimiz Burak Eroloğlu’nun setteki hali eklenince tadından yenmiyor. Böyle işlerde en önemli, işin güzel olmasını sağlayan en büyük etkenlerden biri set ortamıdır. Bizler böylesine bir çalışma ortamında, zaman zaman gerilsek de, yaptığımız işten hep keyif almasını bildik. Araz’ın ortamı oyuncu için değerli bir kumaş üzerine işlemesi de oyuncuya kalmış. Bu proje benim ve bu ekipteki çoğu kişinin ilk ciddi dizi projesi, dolayısıyla bazen imkânların el verdiği ölçüde davranmak bu işin bizi en zorlayan yanı oldu. Ancak bizler onları da rahatlıkla atlatmasını bildik. Umarım bu ekip daha çok projeye imza atar.
Ömer Ergin(Mete)- Başrol
-Bildiğim kadarıyla bu ilk projen? İlk kez kamera karşında olup başrol canladırmak sana ne hissettiriyor?
Ömer Ergin: İlk projem değil. Daha önce yerel tiyatroda bir iki projem bulunuyor. Kamera karşısında ilk projem ve ilk dizi deneyimim. Benim için gerçekten farklı bir duygu. Tarif edemem.
-Mete sence nasıl bir karakter?
Ömer Ergin: Mete arkadaş ortamında sevilen ve düşünülen canlı bir karakter. Aynı zamanda çok da duygusal bir kişilik.
-Sana benziyor mu?
Ömer Ergin: Evet benziyor. Bu sebepten rolde de fazla zorlanmadım.
-İleriye dönük projelerin var mı?
Ömer Ergin: Şu an sadece ve sadece Araz’da başarıyı daha da ileriye nasıl taşırız onu düşünüyorum. Bu dizi bittikten sonra neden olmasın.
-“Araz” projesi senin için ne ifade ediyor?
Ömer Ergin: Öncelikle dramatik bir dizide tecrübe oldu benim için Araz. Aynı zamanda kamera karşısındaki ilk dizim. Kısacası benim için ilklerle dolu bir tecrübe.