Rızayı kendi imalatlarına bağlamış bir zihniyetin düşünce düşmanlığı Fahrenheit 451
Ray Bradbury tarafından 1953 yılında basılan bir distopik bilim kurgu romanı olan Fahrenheit 451, 1966 yılında aynı isimle François Truffaut tarafından beyaz perdeye aktarıldı.
Fahrenheit 451, kağıdın yanma derecesinin karşılığı.
Aynı zamanda bu distopik kitabın anlattıklarının tam karşılığı. Eserde, itfaiyecilerin söndürmekle değil yakmakla görevlendirildiği bir gelecek anlatılıyor. Görevleri ise buldukları kitapları yakmak, giydikleri üniformaların yakalarında da Fahrenheit 451 yazıyor.
Devlet yönetimi kitapları yasaklamış, izin verdikleri kitaplar ve gazeteler ise sadece resimli olanlar. Kitap okumakta direnenler ise çareyi kitapları evlerinde gizli bölmelere saklamakta buluyor. Televizyon yayınları tek tip. Üstelik insanlar birbirlerini de ‘kitap bulunduruyor’ diye ihbar etmekte.
Baş karakter olan Montag, babası ve dedesi gibi itfaiyeci olmayı seçmiş. Mesleğinde başarılı bulunan Montag’ın, terfi alması bile söz konusu. Montag, hayatının değişeceğinden habersiz, baskınlar yapıp bulduğu kitapları gururla yakıyor.
Yine bir kitap baskını sonrasında evine dönerken, bindiği trende ‘duygusuz ifadelerle’ yolculuk eden insanlar arasından ona bakan ve gülümseyen Clarisse ile tanışır Montag. Clarisse’nin ‘Uzun zaman önce itfaiyecilerin kitap yakmadığı ve ateş söndürdüğü doğru mu?’ sorusuna Montag anlam veremeyerek, alaycı bir üslupla bunun doğru olmadığını söylüyor.
Kitapları neden yakıyorsunuz Montag?
Clarisse’nin “Kitapları sever misin?” diye sorması üzerine, “Kitaplar fazlasıyla saçma” cevabını veriyor. Clarisse ardından bir soru daha yöneltiyor, “Bu kadar tehlikeli olmalarına rağmen neden bazı insanlar okumaya devam ediyor?” Montag da emin bir şekilde “kesinlikle yasak oldukları için” diyor
Kitap okumak yasak çünkü, insanları mutsuz ettiklerine inanılıyor. Hatta bir evde gizli kütüphane olduğu ihbarı üzere baskın yapıyorlar ve bastıkları kütüphanede yüzlerce kitapla karşılaşıyorlar, öyleki İtfaiye şefi olan Beatty hayatında ilk defa bu kadar kitabı bir arada gördüğünü dile getiriyor.
Montag’a dönerek kitaplarla ilgili merak edilecek hiçbir şey olmadığını, romanların hiç var olmamış insanlar hakkında yazıldığını, gerçek hayatta romanların insanları asla elde edemeyecekleri bir hayatı yaşamak istediklerinden dolayı mutsuz ettiğini söylüyor. Ve felsefenin saçmalık olduğunu, filozofların ve düşünürlerin egoist olduğunu ve sürekli aynı şeyi tekrarladıklarını, hatta sağlık kitaplarını bile yakma nedenlerinin, insanların paniklememeleri için olduğunu ekliyor. En nihayetinde de kitaplar olmadan insanların eşit olarak mutlu olacağını savunuyor.
Kitaplar yerine her evde televizyon var. Ve tek tip yayın politikasıyla herkesin aynı şekilde düşünmesini amaçlayan yayınlar veriliyor. Kısmen başarılılar da, çünkü toplumun büyük bir kısmı duygusuzlaşmış ve birbirilerine karşı ilgisiz olmaya başlamış.
Montag uyanıyor
Montag’ın evliliği de böyle. Evde konuşabileceği bir insan bulamıyor ve bunu içten içe hissetmeye başlıyor. Filmi izleyenler bilir, Montag’ın bindiği trende de insanları kendilerine dokunurken görüyoruz. İnsanlar bu duyguları bastırmak için ise ilaç kullanıyorlar.
Montag nihayet merakına yenik düşüyor ve içindeki dürtülere engel olamayarak evine gizlice kitap getiriyor. Geceleri kalkıp okumaya başlıyor. İlk kıvılcımın çıktığını görmez ama artık onun için fitil ateşlenmiştir. Montag, kitap okumayı o kadar çok sevmiştir ki bulduğu her kitaba sarılır. İşten eve dönüp, eşi uyuduktan sonra gizlice okumaya başlar. Bir gece eşine yakalanır ve “Artık bu kitaplar benim ailem!” der. Eşinin gözlerine bakar, ilk ne zaman tanıştıklarını sorar ve eşi hatırlayamaz. Montag, “Ne kadar üzücü değil mi?” diye sorar ve “Bence çok üzücü” diyerek kendisi cevaplar.
Kitaplar herkesin ailesi olmuştur artık, bastıkları kütüphaneyi yakacaklarını söyleyen itfaiyeciler, kütüphane baskınında buldukları ev sahibi yaşlı kadını binadan çıkaramaz. Kadın, “Kitaplarımı terk etmeyeceğim” der. Kaptan Beatty evin ateşe verilmesini söylediğinde, yaşlı kadın korkusuz görünür. Montag, ilk defa orada görür, hayatındaki en büyük yanlışı.
Belki de ilk defa o zaman sorgular yakasında yazan Fahrenheit 451’i. Clarisse haklı mıdır? Eskiden itfaiyecilerin görevi gerçekten de ateş söndürmek midir?
Montag her şeyin farkına vardı
Artık Montag’ın içinde durduramadığı bir öfke vardır, eve döndüğünde eşini arkadaşları ile otururken bulur.
Onlarla konuşmaya başladığı esnada, sinirlenerek, ‘zombiden başka bir şey değilsiniz, yaşamıyorsunuz sadece zaman öldürüyorsunuz’ der.
Montag odadan çıkar ve elinde bir kitapla geri gelir. Montag’ın eşi ve arkadaşları kitabı görünce korkuya kapılırlar, Montag eşini kaybeden bir adam hakkında olan kitabı okumaya başlar ve eşinin arkadaşlarından bir tanesi ağlar, tam da o anda aralarından bir tanesi ayağa kalkar ve romanların insanları üzdüğünü sert bir şekilde savunur ve evi terk ederler.
Montag ve eşi tartışmaya başlarken, Montag ağlamanın doğru olduğunu söylüyordu. Çünkü Montag artık uyanmış ve herşeyin farkına varmıştır.
Burdan sonrasını hızlandıracak olursak, Montag kendi evine baskına gittiğinden habersiz göreve çağırılır, evinde ifşa olduğunu anlayınca Kaptan Beaaty’i ateşe verir ve kaçmak zorunda kalır. Ve dağlara doğru ilerlediğinde, yeni bir topluluk ile karşılaşır bu toplulukta herkesin adı bir kitaptan gelir. Herkes bir kitabı son sayfasına kadar ezberler ve böylece kitapların yakılmasının bir önemi kalmaz…
Sonuç olarak
İyi ki gerçek değilmiş denilen, şükretme nedeni olacak bu roman 1966 yılında ve 2018 yılında iki defa beyaz perdeye aktarıldı. Hatta kitapta geçen ‘kulaklı radyonun’ Japon mühendislere ilham verdiği ve ‘walkmanin’ üretildiği söylenir.
Etik açıdan incelendiğinde, insanların düşünmesinin engellenmesi, karşı çıkma ve organize olma gibi yetilerini kaybetmeleri için tek tip yaşam modeline geçildiğini görürüz. Belki Kuzey Kore bu duruma örnek olabilir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ancak devlet karar vermektedir. Özgür irade yok edilmiş ve toplum devletin eliyle şekillendirilmiştir romanda. Montag bunu ilk defa kendisini kitaplarıyla yakan kadının gözlerinde görmüştür. Gerçekten de doğru mudur yapılanlar? Adalet bu mudur? Vicdanen doğru mudur? Kadının kendisini yakacak kadar kararlı olmasına neden olan şey nedir? Cesaretli olması mıdır?
Elbetteki özgür olmak, uyanık olmaktır. Montag, Clarisse’yi ilk gördüğü günden beri aklından çıkaramıştır. Çünkü Clarisse’deki farklılık Montag’ın ilgisini çekmiştir. Clarisse’de gördüğü ilgiliyi, onunla konuştuklarını kendi eşinde göremiyor ve eşiyle konuşamıyordur. Eşinin tek yaptığı televizyon izlemek ve popüler olmaya çalışmaktır.
İnsanlar artık şartlanmıştır duruma; kitap okumak büyük suçtur, ancak devletin nefreti kitap okumaya değil, bizatihi kitapların kendisine karşıdır. Öyle ki buldukları her kitabı türünü ayırt etmeden ve aslında kendilerini yaktıklarını da bilmeden ateşe vermektedirler.